Avrupa Patenti Validasyonlarında Hakların Yeniden Tesisi: Türk Patent Uygulaması ve Yargı Kararları Işığında Bir Değerlendirme
- Aksoy IP
- May 23
- 8 min read
Türkiye, Avrupa Patent Sözleşmesi’ne (“EPC”) taraf bir ülkedir. Avrupa Patent Ofisi (“EPO”) nezdinde tescil edilmiş Avrupa patentlerinin, Türkiye’de, patentin verilmesine ilişkin ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 3 ay içinde validasyonunun (fasikül girişinin) yapılmaması halinde, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 107. maddesinde düzenlenen hakların yeniden tesisi imkânından yararlanılıp yararlanılamayacağı konusu, uzun süredir tartışılmaktadır.
Bu yazının yayım tarihi itibarıyla (Mayıs 2025), Türk Patent ve Marka Kurumu’nun (“Türk Patent”) uygulaması, Avrupa patentlerinin validasyonları bakımından hakların yeniden tesisi başvurularına izin verilmediği yönündedir.
Buna karşılık, yargı mercileri bu konuda önlerine gelen davalarda Türk Patent’in kararlarını iptal etmekte ve hakların yeniden tesisi başvurularının, Avrupa patentlerinin validasyonları bakımından da değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararlar vermektedir. Bu yazıda, söz konusu başvuruların Türk Patent uygulamaları ve yargı kararları ışığında güncel durumunu ele alacağız.
Validasyon İşlemi
Avrupa patentine ilişkin tarifname takımının (tarifname, istemler, özet ve çizimler) Türkçe çevirisinin Türk Patent’e sunulması işlemine validasyon adı verilir.
Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Avrupa Patent Sözleşmesi’nin Türkiye’de Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmeliği (“EPC Uygulama Yönetmeliği”) m. 12/1’e göre, bu Türkçe çeviri Avrupa patentinin verildiğinin Avrupa Patent Bülten’inde ilan edildiği (B1 belgesi yayımı) tarihten itibaren 3 ay içinde Türk Patent’e sunulmalıdır.
SMK’da Hakların Yeniden Tesisi Düzenlemesi
SMK m.107/2’ye göre, patent başvurusu ya da patent hakkı sahibi tarafından, koşulların gerektirdiği tüm özenin gösterilmesine rağmen Türk Patent tarafından patent işlemlerine ilişkin belirlenen sürelere uyulmamışsa veya bu durum patent başvurusunun reddedilmesine ya da geri çekilmiş sayılmasına, patentin hükümsüz kılınmasına veya diğer herhangi bir hak kaybına yol açmışsa hakların yeniden tesisi talep edilebilir.
Hakların yeniden tesisi talebi, süreye uyulamama sebebinin ortadan kalkmasından itibaren 2 ay içerisinde ve her halükârda uyulamamış olan sürenin bitiminden itibaren 1 yıl içerisinde, ilgili ücretin ödenmesi şartıyla Türk Patent’e yapılmalıdır.
Başvuru, sürelere uyulamamasının geçerli bir nedene dayandığını ve bu süreçte gerekli tüm özenin gösterildiğini açıklayan bir dilekçe ile, buna ilişkin kanıtlayıcı belgelerle birlikte sunulmalıdır.
SMK’da, hangi nedenlerin hakların yeniden tesisi için kabul edilebilir sayılacağına dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle her başvuru, somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu konuda Avrupa Patent Ofisi kılavuzları, uygulamada yol gösterici olabilir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, SMK m. 107’de, Avrupa patentlerinin validasyonları bakımından hakların yeniden tesisi başvurusunda bulunulamayacağına dair herhangi bir istisnai hüküm yer almamaktadır.
Hatta madde gerekçesinde, açıkça validasyon işleminden söz edilmese de, düzenlemenin EPC hükümleri dikkate alınarak kaleme alındığı ifade edilmiştir.
Gerçekten de SMK m. 107’nin, EPC m. 122 ile paralel bir yapı taşıdığı anlaşılmaktadır.
Türk Patent Sürecindeki Durum
Süresi içinde validasyon işlemi gerçekleştirilemeyen bir Avrupa patenti için, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde SMK m. 107 uyarınca yapılan hakların yeniden tesisi başvuruları, işleme alınmadan doğrudan reddedilmektedir.
Başka bir ifadeyle, Türk Patent; başvuru sahibinin sürenin kaçırılmasına ilişkin geçerli gerekçelerini ve bu süreçte gerekli özenin gösterildiğini açıklayan dilekçeyi ve delilleri değerlendirmeye dahi almamaktadır.
Patent Dairesi Başkanlığı, EPC Uygulama Yönetmeliği'nin 12. maddesine dayandırmaktadır.
Buna göre, validasyon işlemi süresi içinde gerçekleştirilmemiş Avrupa patentleri, Türkiye’de başından beri geçersiz sayılmakta, dolayısıyla ulusal başvuru statüsü kazanmamaktadır. Bu nedenle Kurum, SMK m. 107 kapsamında hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmasının mümkün olmadığını ileri sürmektedir.
Bu karara karşı, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“Kurul”) nezdinde yapılan itirazlar da reddedilmektedir. Kurul, validasyon işlemi süresinde yapılmayan Avrupa patentlerinin başından beri geçersiz sayıldığına ve dolayısıyla ortada kaybedilmiş bir haktan söz edilemeyeceğine hükmetmektedir.
Kurul kararında, EPC m. 65/3’ün, üye ülkelere Avrupa patentinin validasyonu süresinde gerçekleştirilmediği takdirde, bu patentin ilgili ülkede başından beri geçersiz sayılacağına ilişkin düzenleme yapma yetkisi tanıdığı vurgulanmaktadır. Kurul ayrıca, bu yetkinin Türkiye bakımından EPC Uygulama Yönetmeliği’nin 12. maddesiyle kullanıldığını belirtmektedir.
Aynı kararda, EPC’nin 64, 66 ve 67. maddelerinin, validasyon yapılmayan bir Avrupa patentinin Türkiye’de başından geçersiz sayılması sonucunu değiştirmeyeceği ifade edilmiştir.
Bununla birlikte Kurul, validasyon işlemleri bakımından hakların yeniden tesisi başvurularını sınırlayan bir düzenlemenin yalnızca yönetmelikle yapılıp yapılamayacağı konusunu tartışmamaktadır.
Ayrıca karar metninde, EPC Uygulama Yönetmeliği’nin 7. maddesinde yer alan ve Türkiye’nin seçildiği bir Avrupa patent başvurusunun, başvuru tarihi itibarıyla ulusal bir Türk patenti başvurusu olarak kabul edileceğini öngören hüküm de incelenmemektedir.
Türk Yargısındaki Durum
Türk Patent’in nihai işlem mercii olan Kurul'un kararına karşı, yetkili mahkeme olan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan iptal davalarında, mahkemeler geçmişte farklı kararlar vermiştir.
Ancak son dönemde verilen Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay kararları, Türk Patent’in bu konudaki ret kararlarını iptal etmektedir. Bu kararlarda mahkemeler, SMK m. 107 hükmünü doğrudan uygulamakta ve Avrupa patentlerinin Türkçe çevirisi süresinde sunulmamış olsa dahi, hakların yeniden tesisi başvurularının incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşmaktadır.
Nitekim Yargıtay, 20.11.2023 tarihli bir kararında, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin (“BAM”) aşağıdaki gerekçelere dayanan kararını onamıştır:
"Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve 6769 sayılı SMK'nın geçici 1/2. maddesi uyarınca, dava konusu uyuşmazlıkta başvurunun ulusal aşamaya girdiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerinin uygulanacağı, mahkemece davacının anılan Yasanın 107/2. maddesi uyarınca hakların yeniden tesis edilmesi talebinin kabul edilmesinin gerektiğine ilişkin gerekçesinin de hukuka uygun bulunduğu, zira EPC'nin 65. maddesi uyarınca, başvuru tarihi almaya hak kazanmış bir ... ... başvurusunun, seçilmiş ülkelerde ulusal bir başvuru statüsü kazanmış olacağı anlaşılmakla, davalı ... ... ve ... Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir."[1]
Ankara BAM da 12.01.2024 tarihli verdiği başka bir kararda yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararına atıfta bulunarak şöyle bir karar vermiştir:
"Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5 maddesi uyarınca usulüne uygun yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaların Kanun hükmünde olduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın çözümünde Avrupa Patent Sözleşmesinin de dikkate alınması gerektiği, anılan sözleşmenin 64. maddesinde, bir Avrupa patentinin, patent belge yayımı tarihinden itibaren, patentin verildiği üye ülkelerde patent sahibine, o ülkede verilmiş olan bir ulusal patentin verdiği hakları sağlar hükmünün yer aldığı, 66. maddede ise başvuru tarihi almaya hak kazanmış bir Avrupa patent başvurusunun, seçilmiş ülkelerde ulusal bir başvuru statüsü kazanacağının düzenlendiği, Avrupa Patentlerinin Verilmesi İle İlgili Avrupa Patent Sözleşmesinin Türkiye’ de Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmeliğin 12. maddesinin, Avrupa patentlerinin Türkçe tercüme sunumunu düzenleyen bir madde olduğunu ve Avrupa Patent Sözleşmesinin 64. madde hükmü ile çelişemeyeceği, açıklanan nedenlerle Türkiye’de geçerli kılınmak istenen bir Avrupa patentinin, patentin verildiğine dair Avrupa Patent Bülteninde yayımlandıktan sonra bir Türkiye patenti sayılacağı ve SMK'nın 107. maddesindeki düzenlemeden faydalanacağı, aksi yöndeki Kurum kararının yerinde olmadığı, davalı vekilinin, bilirkişi heyetinin teşekkülüne ve bilirkişi raporuna yönelik istinaf itirazlarının da yerinde bulunmadığı, nitekim Yargıtay nin 20.11.2023 tarih, 2022/2917 E., 2023/6627 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğu anlaşılmakla, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir."[2]
Bununla birlikte, yine Ankara BAM tarafından verilen 20.09.2024 tarihli kararda da şu ifadeler yer almıştır:
"Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6769 sayılı SMK'nın 107/2. maddesinin uygulanabilmesi için Türkiye'de geçerli geçerli bir patent başvurusunun veya patentin olması ve şartların gerektirdiği özenin gösterilmesine rağmen süreye uyulmadığından hak kaybının oluşmasının gerektiği, YİDK kararının davacının gerekçesinin gerekli özen ölçüsü dahilinde olup olmadığının inceleme konusu yapılmadığı, YİDK'nın kararında geçerli bir patent başvurusu veya patentin bulunmaması nedeniyle başvurunun reddedilmiş olduğu, Avrupa Patenti başvurusunun TPE başvurusu olarak değerlendirilmesi gerektiği, Avrupa Patent Sözleşmesi'nin 122 ve SMK'nın 107/2. maddelerinde yer alan geçerli bir patent veya patent başvurusunun bulunuyor olması şartının geniş yorumlanması gerektiği, sonradan sürelere uyulmaması nedeniyle geçersiz kılınmış olsa dahi TPE ve Marka Kurumunun, geçerli bir patent veya patent başvurusunun bulunduğunu kabul ederek SMK'nın 107/2. maddesinin diğer şartlarının oluşup oluşmadığını inceleme konusu yapması gerektiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir."[3]
Değerlendirmelerimiz ve Sonuç
Türk Patent’in ret kararlarında atıf yaptığı EPC m. 65/3, gerçekten de üye ülkelere, validasyon süresi içinde işlem yapılmayan Avrupa patentlerini başından beri geçersiz sayan düzenlemeler yapma yetkisi tanımaktadır. Bu doğrultuda, EPC Uygulama Yönetmeliği’nin 12. maddesinin yedinci fıkrasında, şu hüküm yer almaktadır:
“Türkçe çevirinin Enstitüye öngörülen süre içerisinde verilmemesi veya ücretinin ödenmemesi halinde, Avrupa patenti Türkiye’de başından beri geçersiz kabul edilir.”
Ancak biz, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarıyla uyumlu şekilde, Avrupa patentlerinin validasyonları bakımından hakların yeniden tesisi başvurularının Kurum tarafından incelenmesi gerektiği görüşündeyiz. Bu görüşümüzü şu gerekçelere dayandırıyoruz:
SMK m. 107’de kısıtlayıcı bir hüküm yoktur: Anayasa’nın 35/2. maddesi uyarınca, mülkiyet hakkına ilişkin sınırlamaların yalnızca kanunla yapılması gerekir. Hakların yeniden tesisine dair bir sınırlamanın yönetmelikle getirilmesi, anayasal yetki sınırlarını aşar.
Yönetmelik, kanunla çelişemez: Anayasa m. 124, yönetmeliklerin kanuna aykırı düzenleme içermesini yasaklamaktadır. SMK’da validasyon işlemleri bakımından yeniden tesis başvurusunu dışlayan herhangi bir hüküm bulunmadığından, EPC Uygulama Yönetmeliği’ndeki sınırlayıcı uygulama, hukuken geçerli sayılamaz.
SMK m. 107 geniş yorumlanmalıdır: SMK m. 107, lafzı ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde daraltıcı şekilde yorumlanmamalıdır.
Maddenin gerekçesinde, EPC’ye atıf yapılarak, “herhangi bir hakkın kaybına yol açması hâlinde” hakların yeniden tesisi talebinde bulunulabileceği ifade edilmiştir. Bu ifade, yeniden tesis kurumunun kapsamının geniş düşünülmesi gerektiğine işaret etmektedir. Nitekim yukarıda aktarılan yargı kararlarında da, Türk Patent’in bu maddeyi dar yorumlamasının yerinde olmadığı açıkça vurgulanmıştır.
EPC m. 64, 66 ve 67’ye göre Avrupa patenti başvurusu validasyon öncesinde bile üye ülkelerde hukuki bir etki doğurmaktadır: EPC m. 66, başvuru numarası almış bir Avrupa patentinin belirlenmiş üye ülkelerde (designated contracting states) ulusal başvuruya eşdeğer sayılacağını öngörür.
EPC m. 67 ise, Avrupa patent başvurusunun yayımlandığı tarihten itibaren, başvuru sahibine belirlenen ülkelerde geçici koruma sağlayacağını düzenler. Bu koruma, henüz patent verilmemiş veya validasyon yapılmamış olsa dahi, başvuru sahibinin ihlallere karşı tazminat gibi belirli hakları talep edebilmesine imkân tanır. EPC, üye devletlere bu geçici korumanın etkinliği için istemlerin resmî dilde sunulması şartını koyma yetkisi de tanımaktadır.
EPC m. 64’te ise, Avrupa patentinin verildiğine ilişkin bilginin (B1 belgesi) Avrupa Patent Bülteni’nde yayımlandığı tarihten itibaren, bu patentin verildiği üye ülkelerde ulusal bir patentle aynı hakları sağlayacağını hükme bağlamaktadır.
Validasyon usuli bir işlemdir, yeni başvuru sayılamaz: Anayasa gereği kanun hükmünde olan EPC’nin yukarıda açıklanan hükümleri, EPC Uygulama Yönetmeliği’nde de açık biçimde yansıtılmıştır.
Nitekim, EPC Uygulama Yönetmeliği m. 7’ye uyarınca, “Türkiye’nin seçildiği bir Avrupa patenti başvurusu, başvuru tarihi verildiği andan itibaren, varsa rüçhan hakkı talebiyle birlikte, rüçhan hakkı talep edilen başvurunun akıbetine bakılmaksızın, Türkiye’de yapılmış bir ulusal Türk patenti başvurusu olarak kabul edilir.”.
Buna paralel olarak, EPC Uygulama Yönetmeliği m. 10’da öngörülen istemlerin Türkçe çevirisinin sunulması yükümlülüğü, patent verilmeden önce sağlanan geçici korumaya ilişkindir. Bu şart, esasında ulusal korumanın başlaması için değil, geçici korumanın kullanılabilmesi için öngörülmüştür.
Gerek EPC gerekse EPC Uygulama Yönetmeliği hükümleri, Avrupa patent başvurularının Türkiye’de hukuki sonuç doğurduğunu açıkça göstermektedir. Bu nedenle, validasyon işlemi, yeni bir başvuru değil, mevcut başvurunun usuli tamamlama sürecidir.
Her ne kadar EPC Uygulama Yönetmeliği m. 12/7’de validasyon süresinin kaçırılması halinde patentin Türkiye’de başından beri geçersiz sayılacağı öngörülmüş olsa da, bu durumda hakların yeniden tesisine başvurulamayacağına dair SMK’da herhangi bir açık düzenleme bulunmamaktadır.
Validasyon süresi içinde işlem yapılmaması hâlinde, Avrupa patentinin Türkiye’de geçerli sayılmayacağına ilişkin bir düzenleme, mülkiyet hakkına doğrudan etkisi nedeniyle, kanunla yapılmalıdır.
Ne var ki, böyle bir düzenleme kanunla getirilmiş olsa dahi, sürenin kaçırılması geçerli bir mazerete dayanıyorsa, patent sahibinin hakların yeniden tesisi başvurusunda bulunabilme imkânı korunmalıdır.
Bu yaklaşım, hem SMK’nın hem de EPC’nin sistematiğiyle ve amacıyla örtüşmektedir. Zira her iki düzenleme de, geçerli bir nedenin varlığı hâlinde, usule ilişkin sürelere uyulamaması nedeniyle doğan hak kayıplarının önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Bize göre, validasyon işlemi süresi içinde yapılmayan bir Avrupa patenti için hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmamışsa ya da bu başvuru yapıldığı hâlde, süreye uyulmamasının geçerli bir nedene dayanmadığı anlaşılmışsa, bu durumda Avrupa patenti Türkiye’de geçersiz sayılmalıdır.
Sonuç olarak, Türk Patent’in, hem kesinleşmiş yargı kararları hem de Anayasa’nın temel ilkeleri ışığında, Avrupa patenti validasyonlarına ilişkin hakların yeniden tesisi başvurularını incelemeden reddetme yönündeki uygulamasını yeniden değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz:
Doğukan Berk Aksoy, LL.M.
Avukat | Marka Vekili | Patent Vekili
T: 0 (312) 969 09 63
Evren Fırat Göklü
Avukat | Marka Vekili | Patent Vekili
T: 0 (312) 969 09 63
Furkan Mert Özkaynak
Stajyer Avukat
[1] Ankara BAM, 20. HD., E. 2020/631 K. 2021/1713 T. 30.12.2021; Yargıtay 11. HD., E. 2022/2917 K. 2023/6627 T. 20.11.2023
[2] Ankara BAM, 20. HD., E. 2021/1826 K. 2024/57 T. 12.1.2024
[3] Ankara BAM, 20. HD, E. 2022/1189 K. 2024/1440 T. 20.09.2024