Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklar: Türk Hukukunda Koruma Rejimi
- Aksoy IP
- Jun 10
- 17 min read
Giriş
Tarım sektörü, insan nüfusundaki hızlı artış, çevresel faktörlerdeki değişiklikler ve uygun su kaynaklarının azalması gibi etkenler nedeniyle daha yaratıcı çözümler bulmak zorunda kalmaktadır. Bu çözümlerin başında ise, daha dayanıklı ve verimli yeni bitki türlerinin geliştirilmesi ve bu bitkilerin tohumlarının ekilmesi yoluyla, kötüleşen çevresel koşullarda dahi daha fazla insana yeterli ve sağlıklı gıda sağlanması gelmektedir.
İşte bu yeni bitkileri geliştiren ıslahçıların hakları da fikri mülkiyet hukuku kapsamında korunmakta olup, bu koruma sui generis (kendine özgü) bir sistem niteliği taşımaktadır.
Türkiye’de yeni bitki çeşitlerine ilişkin ıslahçı haklarının korunması, 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun (“BÇK”) ve 25551 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair Yönetmelik (“Yönetmelik”) ile düzenlenmiştir.
Bu yazımızda, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunmasına ilişkin hukuki çerçeveyi ele alacağız.
Yeni Bitki Çeşidi Nedir?
BÇK m. 2/e uyarınca bitki çeşidi, “Islahçı hakkının verilmesi için gerekli şartların karşılanıp karşılanmadığına bakılmaksızın, bir veya birden fazla genotipin ortaya çıkardığı bazı özelliklerin kendisini göstermesiyle tanımlanan ve aynı tür içindeki diğer genotiplerden en az bir tipik özelliği ile ayrılan ve değişmeksizin çoğaltmaya uygunluğu bakımından bir birim olarak kabul edilen en küçük taksonomik kısım içerisinde yer alan bitki grubunu… ifade eder.” BÇK m. 3 uyarınca yeni bitki çeşidi ise, “Yeni, farklı, yeknesak ve durulmuş olduğu tespit edilen bitki çeşitleri”ni ifade etmektedir. Bu noktada bir bitki çeşidinin yeni bitki çeşidi olarak korunabilmesi için dört adet unsurun tespiti gerekmektedir:
i. Yenilik
BÇK m. 5/1 uyarınca, bir bitki çeşidinin yeni kabul edilebilmesi için ilgili bitkinin çoğaltılmış kopyası veya hasadının başvuru tarihinden önce geriye doğru yurtiçinde 1 yıl, yurtdışında 4 yıl, ağaç ve asmalarda ise 6 yıl içinde kullanım amacıyla hak sahibi veya onun rızasıyla satılmamış veya umuma sunulmamış olması gerekir. Bu süreler içinde ilgili çeşidin ticarileştiğinin ispatı ilgili ürünün yeni olmadığını iddia edene ait olacaktır. Yargıtay’ın bu konuda şöyle bir kararı mevcuttur:
"Mahkemece, 01.07.2014 tarihinde ıslahçı hakkı başvurusu yapılan Colomba isimli çeşide ilişkin 28.01.2013 tarihinde üretim izni verilmesi ve çeşidin Milli Çeşit Listesi’nde yayınlanmış olmasına karşılık çeşidin ticarete konu olduğuna, başka bir anlatımla 5042 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca çeşidin çoğaltım veya hasat edilmiş materyalinin ıslahçı hakkı için başvurunun yapıldığı tarihten geriye doğru ... içinde bir yıl öncesine kadar kullanım amacıyla satıldığına veya umuma sunulduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, "Colombo" isimli patates çeşidinin, 30.09.2010 tarihinde İspanya'da ticari olarak kullanılmasına rağmen, Türkiye'deki ıslahçı hakkı başvurusunun 01.07.2014 tarihinde yapıldığı, buna göre de ... dışında ticarete konu edildiği tarih itibariyle dört yıllık süre geçmediği, resmi kataloğa kaydedilmesi gibi yükümlülüklerden ... faaliyetlerin çeşidin yeni sayılmasını etkilemeyeceği bu nedenle de çeşidin yenilik kriterini taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı Bakanlığın 08.07.2015 tarih, 15148 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir… ONANMASINA"[1]
İlgili Yargıtay kararında, yurtiçindeki 1 yıllık sürenin ilgili bitki çeşidinin Bakanlığın kataloğuna konmasının çeşidin yeniliğini etkilemeyeceği yorumu dikkat çekicidir. Kısacası kanunun yenilikten kastı ilgili bitki türünün henüz ticarileşmemiş olması olduğu kabul görmektedir.[2] Ticarileştirmenin yurt içi ve yurt dışı olmasına göre bir ayrıma gidilmiştir.
Yine ağaç ve asmalar için farklı bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, örneğin, daha verimli bir üzüm (asma olarak) türü geliştiren bir kişi bunun yeni bitki türü olarak korunmasını istiyorsa, o takdirde geliştirdiği bitkinin kopyasını veya hasadını 6 yıl için hiçbir yere satmamış olması gerekecektir aksi takdirde bitki yeni kabul edilmeyeceğinden dolayı yasal korumadan faydalanamayacaktır.
Ancak, bazı hallerin varlığı halinde bitki türü ticarileştirilmiş olsa dahi yenilik unsuru devam edecektir. Bu haller BÇK m. 5/2’de şöyle sayılmıştır:
a) Hak sahibi aleyhine, hakkın kötüye kullanımı sayılacak satış veya açıklamalar.
b) Islahçı hakkının devrine ilişkin sözleşme kapsamında olan satış veya açıklamalar.
c) Çoğaltım materyalinin mülkiyet hakkının hak sahibinde olması ve bu materyalin bir başka çeşit üretiminde kullanılmaması kaydıyla hak sahibi adına bu materyalin çoğaltım sözleşmesi kapsamında kalan faaliyetler.
d) Çeşidin niteliklerini belirlemek amacıyla bir sözleşme çerçevesinde yapılan tarla veya laboratuvar denemeleri ya da küçük çaplı ürün işleme denemeleriyle ilgili faaliyetler.
e) Biyolojik güvenlik amacıyla yapılacak yasal işlemler veya ticareti yapılacak çeşitlerin resmi kataloğa kaydedilmesi gibi yükümlülüklerden doğan faaliyetler.
f) Çeşidin elde edilişi sırasında ortaya çıkan artık ürünün veya yan ürün niteliğindeki hasat edilmiş materyalin ya da (c), (d) ve (e) bentleri çerçevesindeki faaliyetleri sonucu ortaya çıkan materyalin tüketim amacıyla ve çeşit tanımlanmaksızın satışı veya kamuya sunulması ile ilgili faaliyetler.
Bu açıklamalar ışığında görülmektedir ki, BÇK m. 5/1 uyarınca ticarileşmemiş veya ticarileşmiş ancak BÇK m. 5/2’nin kapsamındaki bitki çeşitleri yeni sayılacaktır.
ii. Farklılık
BÇK m. 6/1 uyarınca, “Başvuru veya rüçhan hakkı tarihinde, herkesçe bilinen çeşitlerden açıkça ayırt edilebilen çeşit, farklı sayılır.” Bir çeşide herhangi bir ülkede başvuru sonucunda ıslahçı hakkı verilmesi veya çeşidin katalogda yer alması halinde, çeşidin başvuru tarihinden itibaren herkesçe bilindiği kabul edilir (BÇK m. 6/2). Buradaki katalog Bakanlığa bağlı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü tarafından her yıl yayınlanan Çeşit Kataloğunu ifade etmektedir. Herkesçe bilinme, çeşidin kullanılmaya başlanması veya meslekî bir kuruluşun çeşitler kataloğunda yer alması veya bir referans koleksiyonuna dahil edilmesi gibi durumlara bakılarak da tespit edilebilir. (BÇK m. 6/3)
Yönetmelik m. 4/p uyarınca da farklılık, bir çeşidin müracaatının yapıldığı tarihte herkesçe bilinen çeşitlerden, tescile esas özelliklerden, en az birisi bakımından farklılık göstermesini ifade etmektedir.
iii. Yeknesaklık
Kullanılan çoğaltım metoduna bağlı olan muhtemel değişiklikler dışında, ilgili özellikler bakımından bir örneklik gösteren çeşit, yeknesak kabul edilir (BÇK m. 7). Yönetmeliğin 4/r maddesine göre de, yeknesaklık, çeşidin çoğaltımı esnasında, çoğaltma metoduna bağlı olarak beklenen varyasyonun dışındaki diğer özellikler yönünden bir örneklik göstermesini veya yeterince homojen olmasını ifade eder.
iv. Durulmuşluk
Birbirini izleyen çoğaltımlar sırasında veya belirli çoğaltım dönemleri sonunda ilgili özellikleri değişmeksizin aynı kalan çeşit, durulmuş kabul edilir. (BÇK m. 8)
Hak Sahibi
Hak sahibi ıslahçı ve onun hukuki haleflerini ifade eder (BÇK m. 2/d ve 11; Yönetmelik m. 4/e). BÇK m. 2/c ve Yönetmelik m. 4/d uyarınca ıslahçı “Yeni bir bitki çeşidini ıslah eden veya bulan ve geliştiren kişiyi…ifade eder.” Bununla birlikte korumadan faydalanabilmesi için hak sahibinin Türk vatandaşı olması veya Türkiye’de yerleşik gerçek veya tüzel kişi olması ya da Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Uluslararası Birliği Sözleşmesi (“UPOV”) uyarınca başvuru hakkına sahip kişilerden olması veya da Türk uyruğunda olmasa bile kendi ülkesi ile mütekabiliyet olması gerekir (BÇK m. 4/1-2; Yönetmelik m. 6).
Birden çok kişinin ıslahçı olması halinde, aksine sözleşme yoksa, ıslahçılar hakka müştereken sahip olurlar (BÇK m. 11/2). Bununla birlikte her bir hak sahibi BÇK m. 11/3’te yer alan işlemleri kendi başına yapabilirler. Payın devri yazılı olarak yapılır ve sicile kaydedilir. Pay devri halinde diğer paydaşlara devir iki ay içinde bildirilir ve paydaşlar bildirimin tebellüğ tarihinden itibaren bir ay içinde ön alım haklarını kullanabilirler. (BÇK m. 11/3)
Kural olarak, çalışanların ortaya koydukları yeni bitki çeşitlerinden doğan hak işverene aittir (BÇK m. 12 ve 13). Bununla birlikte, çalışan tarafın da yeni bitki çeşidi için bedel isteme hakkı vardır (BÇK m. 12/3).
Başvuru ve Tescil Süreci
Çeşit sahibi, koruma hakkından yararlanmak için, yazılı olarak Tarım ve Orman Bakanlığına (“Bakanlık”) bağlı olan Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğüne (“Genel Müdürlük”) başvurmalıdır (BÇK m. 32; Yönetmelik m. 8). Görülmektedir ki, diğer fikri mülkiyet haklarından farklı olarak ıslahçı hakları için Türk Patent ve Marka Kurumu yerine ilgili genel Müdürlüğe başvurulması gerekmektedir.[3] Başvuru yapılmadığı sürece, ıslahçı hakkına ilişkin BÇK’nın öngördüğü korumadan yararlanılabilmesi mümkün değildir. Yargıtay bu yönde şöyle bir karar vermiştir:
"Somut uyuşmazlıkta, davacı-karşı davalı tarafından bu Kanun hükümlerine dayalı olarak yapılmış bir başvuru bulunmadığına göre davada 5042 sayılı Kanun'un 15. maddesine ve bu maddenin atıf yaptığı 14. maddesine dayanılması mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde değerlendirilerek çözümü gerekirken, 5042 sayılı Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi görülmemiş, asıl davada verilen hükmün temyiz eden davalı-karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir."[4]
Ülkesellik ilkesi gereği ıslahçı hakkının diğer ülkelerde de korunması için ilgili ülkelerin iç hukuklarına göre başvurular yapılması gerekir. Ancak, UPOV anlaşmasına taraf devletlerde UPOV aracılığı ile de tescil yapılabilir. Bu sistem, markalardaki Madrid, patentlerdeki PCT ve tasarımlardaki Lahey sistemlerine benzemektedir.[5] 26 Mayıs 2025 itibariyle UPOV’a taraf 80 adet ülke bulunmaktadır.
Bakanlığa yapılan başvuruda şu bilgiler yer almalıdır (BÇK m. 33; Yönetmelik m. 9):
a) Başvuru sahibinin veya varsa vekilinin adı ve adresi.
b) Başvuruyu yapan ıslahçının kendisi değilse, ıslahçının adı ve adresi ile hakkın ıslahçıdan ne şekilde alındığını gösterir bilgi ve belge.
c) Çeşidin botanik sınıflandırmadaki Türkçe ve Latince ismi.
d) Çeşit için önerilen isim veya ıslahçının kullandığı geçici bir isim.
e) Daha önceki bir başvurudan dolayı rüçhan hakkı talep ediliyorsa, ilk başvurunun yapıldığı tarih ve makam.
f) Çeşidin teknik özellikleri.
g) Çeşitle ilgili daha önce ticarî bir işlem yapılmışsa, buna ait bilgi ve belgeler.
h) Başvuru ücretinin ödendiğine dair belge.
ı) Çeşidin coğrafi orijini.
UPOV’a taraf bir devlette 12 ay içinde başvuru yapmış kişi rüçhan hakkından yararlanır (BÇK m. 34).
Yeni bitki çeşidine isim koymak zorunludur. Bu isim harflerden, rakamlardan veya da harf-rakam kombinasyonlarından oluşabilir ancak çeşit için önerilen ismin içinde, çeşit ile ilgili ürünler bakımından marka alınmasını markalar mevzuatı açısından engelleyecek unsurlar bulunamaz. Türkiye’de veya UPOV ülkelerinde olan bir ismin aynısı veya karışıklığa yol açacak benzeri kullanılamaz. Korunan bir çeşidin çoğaltım materyalini satan veya başka şekilde pazarlayan herkes çeşidin bu ismini kullanmak zorundadır. (BÇK m. 9; Yönetmelik m. 20)
Bakanlık, başvuruyu şeklen ve esastan olarak inceler. Bakanlık incelemede eksiklik görürse başvuruyu reddeder (BÇK 35; Yönetmelik m. 10-12). Eksiksiz başvurular Bitki Çeşitleri Bülteninde (“Bülten”) yayınlanır (BÇK m. 36; Yönetmelik m. 13).
Bültende yayın tarihinde itibaren ilgili başvuruya 3 ay içinde itiraz edilebilir (BÇK m. 37/1; Yönetmelik m. 14). İtiraz ve başvuru sahibi olmaya devam edip etmeyeceğini veya başvurusunda değişiklik yapıp yapmayacağını 3 ay içinde bildirmesi başvuru sahibinde istenir. Eğer başvuru sahibi süresinde hiç cevap vermez ise başvuru geri çekilmiş sayılır. Eğer ki başvuru sahibi başvurusuna devam edeceğini veya değiştireceğini bildirirse, itiraz edene itirazına devam edip etmeyeceğini 30 gün içinde bildirilmesi istenir. İtiraz sahibi itirazından vazgeçmez ise itiraz incelenir (BÇK m. 38; Yönetmelik m. 15).
Çeşidin yeni olmadığı, başvuru sahibinin hak sahibi olmadığı veya çeşit için önerilen ismin 9. maddeye ve 42. maddenin (a) bendi hükümlerine aykırı olması gerekçesi yapılan itirazlar üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılabilir (BÇK m. 38/6). Ayrıca, gerçek hak sahipliğine dayanan itirazların kabulü halinde ve başvuru sahibinin de talebi halinde ilgili başvurunun başvuru tarihi kendi başvuru tarihi olur (BÇK m. 38/7). Eğer ki, itiraz çeşidin farklı, yeknesak ve durulmuş olmadığı iddiasına dayanıyorsa, bu takdirde çeşidin teknik incelemesi sırasında itiraz incelenir (BÇK m. 38/3/b).
Başvuru Bakanlığın yaptığı şeklen ve esastan incelemeyi geçerek yayınlanmış ve BÇK m. 38/3/a uyarınca itiraz eden olmamış veya da bu itiraz reddedilmiş ise sıradaki aşama olan teknik inceleme safhasına geçilir. Bu aşamada, çeşidin belirtilen botanik sınıfa ait olduğunun teyidi; çeşidin farklı, yeknesak ve durulmuş olduğunun tespiti ve BÇK m. 40 uyarınca çeşit özellik belgesinin hazırlanması işlemleri gerçekleştirilir (BÇK m. 39; Yönetmelik m. 16-18).
Başvurunun re’sen ret sebepleri şunlardır (BÇK m. 42):
a) Çeşit için önerilen isim:
1- BÇK m. 9 hükümlerine uymuyorsa (yedinci fıkra hariç).
2- Farklı bir isim niteliği taşımıyor veya dil bilimi açısından çeşidin tanınmasında yetersiz kalıyorsa.
3- Kamu düzeni ve genel ahlâka aykırıysa.
4- Sadece bitki çeşitleri ve tohumculuk sektöründe söz konusu olan tür, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi orijin veya üretim tarihini belirten işaretlerden ibaretse.
5- Çeşidin özellikleri, değeri ve coğrafî orijini açısından veya çeşit ile ıslahçı ya da çeşit ile başvuru sahibi arasındaki irtibat bakımından yanıltıcı veya karışıklığa neden olacak nitelikteyse.
6- Çeşidin üretimden kalkmış olması veya yaygın olarak tanınmaması durumlarının dışında, Türkiye'de veya UPOV Sözleşmesine taraf bir ülkede, aynı türe veya yakın akraba türlere ait tescil edilmiş bir çeşit isminin aynısı veya karışıklığa neden olacak kadar benzeriyse.
b) BÇK m. 35 uyarınca Bakanlıkça yapılan şeklen ve esastan incelemede eksiklik tespit edilmesi halinde.
c) BÇK m. 39/5 uyarınca Bakanlık tarafından istenen bilgi, belge ve materyalin başvuru sahibi tarafından haklı bir sebep olmaksızın Bakanlığın belirttiği sürede getirmemesi halinde.
d) BÇK m. 40 uyarınca hazırlanan inceleme raporuna göre hazırlanan inceleme raporuna göre, çeşidin farklı, yeknesak ve durulmuş olmadığının tespiti halinde.
e) Başvuru sahibi geçici isim bildirmesi halinde BÇK m. 41/1 uyarınca kendisine tescilden hemen önce bildirilen otuz günlük süre içinde kesin isim bildirmemesi halinde.
Başvuru, şeklen ve esastan incelemeleri ve de başvuruya itirazları başarıyla geçer; ayrıca, teknik incelemeyi de başarıyla geçerse tescil kararı verilerek hak sahibine ıslahçı hakkı belgesi verilir (BÇK m. 43). Buna ilişkin tescil kararı Islahçı Hakkı Tescil Komitesi verir (Yönetmelik m. 19). Tescil tarihinden itibaren 30 gün içinde ıslahçı hakkı bültende ilan edilir (BÇK m. 44; Yönetmelik m. 21). Tescilinin ilan tarihinden itibaren üçüncü kişiler tescile karşı 30 gün içinde Bakanlığa itirazda bulunabilirler (BÇK m. 45/1). Tescile itiraz, kanunun 32, 33, 34, 36, 39, 40, 41 ve 44. maddelerindeki işlemlerde eksiklik yapıldığı gerekçesiyle yapılır. Bakanlık işlem yapılmadığı veya önemli bir eksiklik tespit ederse ilgili safhaya kadar geriye dönülmesine ve işlemlerin yeniden yapılmasına karar verir (BÇK m. 45/2; Yönetmelik m. 22).
Bakanlık nezdinde yapılan başarılı bir başvuru ve tescil süreci şöyle özetlenebilir:
Hak Üzerindeki Hukuki İşlemler
Bir çeşit ile ilgili olarak, bu Kanun uyarınca yapılan başvuru veya tescilden doğan hak, bir başkasına devredilebilir veya miras yoluyla intikal edebilir. Bu haklar üzerinde, ölüme bağlı tasarrufların yapılması mümkündür (BÇK m. 49/1; Yönetmelik m. 35). Başvuru veya tescilden doğan hakkın devri veya miras yoluyla intikali, BÇK m. 46’ya göre belirlenecek ücretin ödenmesi kaydıyla sicile kaydedilir ve yayımlanır (BÇK m. 49/2).
Başvuru veya tescilden doğan hak, kanunî veya akdî rehin hakkına ve hacze konu edilebilir. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine ilgili haklar, sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır. (BÇK m. 49/3) Başvuru veya tescilden doğan hak üzerindeki sağlar arası işlemler, yazılı şekle tâbidir (BÇK m. 49/4).
Başvuru veya tescilden doğan hak, ülke sınırları içerisinde geçerli olacak şekilde, lisans sözleşmesine konu edilebilir (BÇK m. 50; Yönetmelik m. 36). Lisans, inhisarî lisans veya inhisarî olmayan lisans şeklinde verilebilir (BÇK m. 50/1). Lisans sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamışsa, lisans inhisarî değildir. Bu şekilde lisans veren, korunan çeşidi kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere aynı çeşide ilişkin başka lisanslar da verebilir (BÇK m. 50/2). İnhisarî lisans söz konusu olduğu zaman ise lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını saklı tutmadıkça, kendisi de hak konusu çeşidi kullanamaz (BÇK m. 50/3). Sözleşmedeki şartların lisans alan tarafından ihlâl edilmesi halinde, başvuru veya tescilden doğan haklar, hak sahibi tarafından lisans alana karşı, dava yoluyla ileri sürülebilir (BÇK m. 50/4). Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye dayalı lisans sahipleri lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez (BÇK m. 50/5). Sözleşmeye dayalı lisans hakkını alan kişi, aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, çeşidin koruma süresince ulusal sınırların bütünü içinde, hak konusu çeşidin kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabilir (BÇK m. 50/6). Lisans sözleşmesi yazılı olarak yapılır. Lisans sözleşmesi taraflardan birinin yazılı talebi üzerine Bakanlıkça ilgili sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır (BÇK m. 50/7). İnhisarî lisans alanlar, lisans sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamışsa, üçüncü kişiler tarafından haklarına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları kendi adına açabilir (BÇK m. 50/8). İnhisari lisans sahiplerinin tecavüz fiillerine karşı hak sahibinden bağımsız dava açabileceği şu Yargıtay kararında da ifade edilmiştir:
“Mahkemece, ıslahçı hakkının sahibinin ... Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürlüğü olduğu, bu hak üzerinden ...'e lisans hakkı verildiği bu lisans hakkının inhisarı lisans olduğu, davalı ... tohumculuğun lisans hakkına tecavüz ettiği, koruma altındaki çeşidi ürettiği ve sattığı, satış miktarının 2.250.000 kg. olduğu, bu satış miktarının %3 ünü talep etme yetkisinin ...' de olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 59.577,30 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir… Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA”[6]
İnhisarî olmayan lisans alanların dava açma hakları yoktur. İnhisarî olmayan lisans alanlar, hakka tecavüzün olduğu durumlarda noter kanalıyla yapacağı bir bildirimle, hak sahibinden dava açmasını isteyebilir. Hak sahibinin bu talebi kabul etmemesi veya bildirimin alındığı tarihten itibaren 3 ay içinde davayı açmaması halinde, lisans alan, bildirimin bir suretini de ekleyerek, kendi adına dava açabilir ve dava açtığını hak sahibine bildirir. Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesi varsa, 3 aylık sürenin geçmesini beklemeden, mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınmasını isteyebilir (BÇK m. 50/9). Başvuru veya tescilden doğan hakkını bir bedel karşılığında veya bedelsiz devreden veya lisans veren kişi, yetkisinin olmadığının anlaşılması veya başvurunun reddedilmesi veya iptal edilmesi veya hükümsüzlük kararı verilmesi hallerinde, devir alan veya lisans alanın zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür (BÇK m. 51/1). Tazminatı talep süresi, ret, iptal veya hükümsüzlük kararının verilmesinden veya yetkisizliğin öğrenilmesinden itibaren işlemeye başlar (BÇK m. 51/2). Devreden veya lisans verenin kötü niyetle hareketleri halinde, bunlar, fiillerinden her zaman sorumludur. Devreden veya lisans veren, üzerinde tasarruf edilen ıslahçı hakkı başvurusu veya hak konusu olan çeşidin verilen bu hak ile korunabilirliği konusundaki rapor ve kararları veya bu konuda bildiklerini karşı tarafa bildirmemiş ve bunlara ilişkin belgelere sözleşmede yer vermemişse kötü niyetin varlığı kabul edilir (BÇK m. 51/3).
2025 Yılı Başvuru ve Tescil Ücretleri
BÇK m. 46 ve Yönetmeliğin 33. & 34. maddeleri uyarınca, işlem ücreti ve yıllık ücret olmak üzere iki tür ücretin ödenmesi gerekmektedir. Yıllık ücret, ıslahçı hakkının koruma süresi boyunca, her yıl Ocak ayında peşin olarak ödenir (BÇK m. 46/1/b; Yönetmelik m. 33/2).
Korumanın Kapsamı ve Sınırları
Islahçı hakkı sahibine korunan yeni bitki üzerinde şu yetkileri verir (BÇK m. 14):
a) Üretmek veya çoğaltmak,
b) Çoğaltım amacıyla hazırlamak,
c) Satışa arz etmek,
d) Satmak veya diğer şekillerde piyasaya sürmek,
e) İhraç veya ithal etmek,
f) Depolamak.
Koruma süresi kural olarak tescilden itibaren 25 yıldır ancak bu süre ağaçlar, asmalar ve patates için otuz yıldır. Koruma süresi, takvim yılı sonu itibariyle hesaplanır. (BÇK m. 10; Yönetmelik m. 7)
Şu haller hak sahibinin yetkileri dışındadır (BÇK m. 16): a) Şahsî amaçla sınırlı kalan ve ticarî amaç taşımayan faaliyetler, b) Deneme amacıyla yapılan faaliyetler, c) 14 üncü maddenin beşinci fıkrasındaki haller dışında başka çeşitlerin elde edilmesi amacıyla yapılan faaliyetler.
Bununla birlikte, çiftçilerin “Çiftçi İstinası” başlıklı BÇK m. 17 uyarınca, hak sahibinin, BÇK m. 14/1’de belirtilen yetkilerine aykırı olmamak kaydıyla, tarımsal üretimin korunması ve kollanması amacıyla, çiftçilerin kendi arazilerinde yaptıkları üretim sonucunda elde ettikleri üründen, yine kendi işlediği arazilerinde yapacakları yeni üretimler için, hibrit ve sentetik çeşitler hariç olmak üzere, korunan bir çeşidin çoğaltım materyalini kullanabilmeye yetkileri vardır. Ancak, bu istisnadan yalnızca BÇK m. 17/2’de sayılan 21 bitki türü bakımından (örneğin, listede meyve ve sebze türleri yer almamaktadır) küçük çiftçiler (ikinci fıkrada belirtilen türlerden en fazla 92 ton tahıl üretmek için kullanılması gerekli araziden daha küçük araziye sahip çiftçiler veya diğer türler için karşılaştırılabilir kriterleri sağlayan çiftçiler) yararlanabilirler (BÇK m. 17/2 & 17/3/b)
Ayrıca, ıslah hakkı BÇK m. 18-30. maddeleri ile Yönetmeliğin 25-32. maddeleri arasındaki zorunlu lisans düzenlemesi ile de sınırlandırılmaktadır. Bu durum tescilin 3. yılın sonundan itibaren kamu yararı olması halinde söz konusu olabilir. Millî savunma veya halk sağlığı açısından, korunan çeşidin kullanılmaya başlanması, kullanımının artırılması veya yaygınlaştırılması büyük önem taşıyorsa, kamu yararının bulunduğu kabul edilir. Korunan çeşidin kullanılmamasının veya nitelik ve miktar bakımından yetersiz kullanılmasının ekonomik ve teknolojik gelişme açısından ciddi zararlara sebep olacağı hallerde de kamu yararının bulunduğu kabul edilir. Zorunlu lisansa Cumhurbaşkanı karar verir.
Islahçı Hakkının Tüketilmesi (BÇK m. 31)
Korunan bir türe ait veya BÇK m. 14/5 hükümlerine giren bir çeşide ait materyal veya bundan elde edilen materyal yurt içinde ıslahçı tarafından veya onun rızası ile satılmış veya pazarlanmış ise ıslahçı hakkı tükenmiş olur. Bu nitelikteki materyal veya ürünlerin konu olacağı sonraki tasarruflara karşı ıslahçı hakkı ileri sürülemez.
Ancak, sonraki tasarruf, hak konusu çeşidin çoğaltılmasına imkân veren faaliyetlerden oluşmakta ise veya çeşidin ait olduğu cins ve türü koruma kapsamına almamış bir ülkeye, çeşidin çoğaltılmasına imkân verecek materyalin ihraç edilmesi faaliyetlerini içeriyorsa, her iki halde de ıslahçı hakkı ileri sürülebilir. Ancak, ihraç edilen materyalin nihaî tüketim amacıyla kullanılması halinde, ıslahçı hakkı tüketilmiş sayılır.
Buna göre, örneğin, ıslah edilmiş domatesin tohumu çiftçiye satıldıktan sonra çiftçinin bu tohumları üreterek elde ettiği domatesleri toptancıya satmasına ıslahçı veya hak sahibi müdahalede bulunamaz çünkü bu satışla hakkı tükenmiştir. Ancak, çiftçi aldığı tohumları yetiştirdikten sonra elde ettiği domateslerden tohum elde ettikten sonra bu tohumları piyasaya satması halinde, hak sahibi bu duruma karşı müdahalede bulunabilir.
Tescil Sonrası Hak Sahibinin Yükümlülüğü
Hak sahibi, hakkın yürürlükte olduğu sürece, korunan çeşidin veya yerine göre kalıtsal kısımlarının genetik yapılarının devamından sorumludur (BÇK m. 47/1; Yönetmelik m. 24).
Hak sahibinin BÇK m. 47/1 gereğince yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülükleri yerine getirmediği veya çeşidin yeknesaklık ve durulmuşluk özelliklerini kaybettiği tespit edildiği takdirde, ıslahçı hakkı, Bakanlık tarafından re'sen iptal edilir (BÇK m. 48/1). Aşağıdaki hallerde de ıslahçı hakkı Bakanlık tarafından re'sen iptal edilir (BÇK m. 48/2):
a) BÇK m. 47/2 gereğince istenen bilgi, belge ve materyalin, Bakanlıkça belirlenen süre içinde hak sahibi tarafından temin edilmediği durumda.
b) Çeşit isminin mahkeme tarafından iptal edilmesi halinde, Bakanlıkça belirlenen süre içinde, hak sahibi tarafından çeşit için yeni bir isim bildirilmemesi durumunda.
Islahçı hakkının iptali, Kütüğe kaydedilme tarihinden itibaren yürürlüğe girer (BÇK m. 48/3).
Hakkın Sona Ermesi
Aşağıdaki hallerde ıslahçı hakkı sona erer: i) Koruma süresinin sona ermesi, ii) Vazgeçme, iii) Yıllık ücretlerin ödenmemesi ve iv) Hükümsüzlük (BÇK m. 55/1). Sona eren hak kamu malı olur (BÇK m. 55/2).
Yıllık ücret mücbir sebepten dolayı ödenememiş ise, bunun ispatıyla hak yeniden geçerlilik kazanır (BÇK m. 55/7). Buna ilişkin talebin hakkın sona erdiğinin Bültende yayınlanmasından itibaren 6 ay içinde yapılması gerekir (BÇK m. 55/8). Hakkın yeniden geçerlilik kazanması i hak sahibi ödemediği ücretleri ödemekle yükümlüdür (BÇK m. 55/10).
Hükümsüzlük
Aşağıdaki hallerden birinin varlığı durumunda mahkeme tarafından ıslahçı hakkının hükümsüz sayılmasına karar verilir (BÇK m. 52):
a) Başvuru veya rüçhan hakkı tarihi itibarıyla, çeşidin yeni veya farklı olmadığının anlaşılması.
b) Yeknesaklık ve durulmuşluk şartlarının gerçekleşmediğinin anlaşılması.
c) Islahçı hakkı tescilinin 11 inci (paydaş ıslahçı), 12 nci (sözleşmeye dayalı işveren) ve 13 üncü maddelerde (sözleşme olmaksızın işveren) hak sahibi olarak belirtilenler dışında yetkisiz bir kişi adına yapıldığının anlaşılması.
Hükümsüzlük talebi, kural olarak, hukuki menfaati olan herkesçe ileri sürülebilir ancak BÇK m. 52/c uyarınca yetkisiz kişinin yaptığı başvuruya karşı ancak gerçek hak sahibi tarafından ileri sürülebilir (BÇK m. 53). Islahçı hakkının hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkilidir ve koruma hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır (BÇK m. 54).
Tecavüz
Aşağıdaki haller ıslahçı hakkına tecavüz sayılır (BÇK m. 56):
a) 14 üncü maddede sayılan yetkileri hak sahibinin rızası olmadan kullanmak.
b) Korunan çeşide ait çoğaltım materyalinin, hak sahibinin inhisarî yetkilerini ihlâl etmek suretiyle üretildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, söz konusu materyali çoğaltım amacıyla hazırlamak, çoğaltmak, satışa sunmak, satmak veya diğer şekillerde piyasaya sürmek, ihraç etmek, ithal etmek veya bu amaçlarla depolamak.
c) Sözleşmeye dayalı lisans veya zorunlu lisans ile verilmiş yetkileri izinsiz genişletmek veya bu yetkileri üçüncü kişilere devretmek.
d) 9 uncu maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarını ihlâl etmek.
e) Hakkı gasbetmek.
f) Yukarıdaki bentlerde sayılan fiillere iştirâk veya yardım etmek veya teşvik etmek veya hangi şekil ve şartta olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak.
g) Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya piyasaya sürülen materyalin nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak.
Islahçı hakkının tecavüze uğraması halinde, hak sahibi mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir (BÇK m. 57/1):
a) Islahçı hakkından doğan hakka tecavüz fiillerinin durdurulması.
b) Tecavüzün giderilmesi, maddi ve manevi tazminat.
c) Hakka tecavüz neticesinde üretilen materyal ile bunların üretiminde doğrudan doğruya kullanılan araçlara el konulması.
d) (c) bendi hükmü çerçevesinde el konulan materyal ve araçlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması; bu durumda el konulan materyalin değeri, (b) bendi hükümlerine göre belirlenecek tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminat miktarını aştığı zaman, hak sahibi, aşan kısmı karşı tarafa öder.
e) Hakka tecavüzün devamını önleyici tedbirlerin alınması; (c) bendi hükümleri çerçevesinde el konulan materyal ve araçların şekillerinin değiştirilmesi veya hakka tecavüzün önlenmesi için imhası.
f) Hakka tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanmak üzere, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilân yoluyla duyurulması.
Açılacak Davalarda Yetki ve Görev
Hak sahibi tarafından açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgâhının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir (BÇK m. 57/2). Davacının Türkiye'de ikamet etmemesi halinde, yetkili mahkeme Ankara'daki mahkemelerdir (BÇK m. 57/3). Üçüncü kişiler tarafından başvuru sahibi veya hak sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının ikametgâhının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Başvuru veya hak sahibinin Türkiye'de ikamet etmemesi halinde yetkili mahkeme Ankara'daki mahkemelerdir (BÇK m. 57/4). Bakanlığın davacı veya davalı olduğu durumda, yetkili mahkeme, Ankara'daki mahkemelerdir (BÇK m. 57/6).
Görevli mahkeme ise BÇK m. 68 göndermesi ile Fikri Sınai Hukuk Mahkemeleridir.
Bilirkişi İncelemelerinin Önemi
İşin niteliği gereği yeni bitki türlerine ilişkin başvuru ve dava süreçlerinde bitkilerin incelenmesi ve kimi durumlarda karşılaştırılması gerekecektir. Bu işlemlerin de işin uzmanı kişilerce titizlikle gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Yargıtay bu konuda şöyle bir karar vermiştir:
"Delil tespit dosyasına rapor sunan bilirkişi ...’ın 02.06.2014 tarihli raporunda; Günyurdu Köyü ... ve Kütüklü Köyü 17-18 ve 19 no’lu parsellerde ... bahçesinden numune alındığı ve numunelerin Çukurova Ünv. Biyoteknoloji Merkezine teslim edildiği bilgisi yer almakta ise de, numunelerin ileride yapılacak itirazları karşılayabilmek adına mühürlü bir kaba alındığına ilişkin bir kaydın olmadığı, numune alma sırasında, bilirkişiye ağaçların gösterilerek DNA tespiti yapılmadan her bir ağacı tanımlayarak numune alımının yapıldığının söylendiği, raporun sonuç kısmında, ağaçların yaşı konusunda kendi içinde çelişkili ifadeler bulunduğu, ağaç yaşlarının bazı yerde 4-5, bazı yerde 14-15 olarak tanımlandığı, hangi köydeki / parseldeki ağaçların hangi yaşta olduğunu belirlemenin mümkün görülmediği anlaşılmaktadır. Her şeyden önce hangi parseldeki hangi ağaçların hangi teknik veriye istinaden yaş belirlemesi yapıldığı raporda açık değildir. Yine bu dosyada, numunelerin getirildiği araştırma merkezinde görevli...isimli bilim insanının teknik raporunda,...-... bahçesinden alınan numunelerin test edildiği ve DNA’larının davacı adına tescilli üç adet nektarin ile aynı olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ... raporunda çelişkili ifadeler yer alsa da, raporun sonuç kısmında “...-... bahçesinden, numune alınan ağaçların yaşının 4-5 yaşlarında olduğu” bilgisinin yer aldığı görülmüştür. Bölge Adliye Mahkemesince, buna rağmen ağaçların yaşının 14-15 olduğu ve davacı/birleşen dosya davalısı şirkete ait ıslahçı hakkı tescil tarihlerinden çok daha öncesinde ekilmiş ve bilinen bir ağaç çeşidi olduğu gerekçesiyle, birleşen dosya davalısının rapora yönelik ciddi itirazları da karşılanmaksızın birleşen davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır." [7]
İlgili kararda yapılan bilirkişi incelemelerinin çelişkiden uzak, güvenilir (mühür poşetle numunelerin laboratuvara taşınması gerektiği) metotlarla, açık ve denetime elverişli şekilde yapılması gerektiğinin üzerinde durulmuş ve bunlara aykırı olan bilirkişi raporuna dayalı verilen hükmü Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali olarak görülmüştür.
Delil Tespitinin Önemi
Yargılama safhası öncesinde delillerin mahkemece tespit edilmesi hem yargılamanın daha sağlıklı yürütülebilmesi hem de davalının delilleri karartmaması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu husus ıslahçı haklara yönelik tecavüz fiillerinde daha da önemli hal gelmektedir. Çünkü, tecavüz fiili genel olarak ıslah edilmiş bitkinin izinsiz ekimi veya da tohumlarının izinsiz satışı yoluyla gerçekleşmektedir. Bu sebeple, tecavüz olgusunun tespiti için ilgili tarlada veya depolarda keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekecektir. Bu incelemenin dava açıldıktan sonra da yargılama sırasında yapılması mümkün olacaktır, bu şekilde davalının rahatlıkla delilleri karartması (depolardaki tecavüz teşkil eden tohum, mahsul veya bitkilerin taşınması veya da tarlasına başka ürünlerin ekilmesi gibi) muhtemel olacaktır. Bundan kaçınmak için dava açılmasından önce sulh hukuk mahkemesinden delil tespiti yaptırılması talep edilmelidir. Böylelikle, elde edilen deliller kullanılarak açılacak davadaki başarı şansı daha yüksek olacaktır.
Sonuç
İlgili yazımızda, yeni bitki türlerine ait ıslahçı haklarını açıklamaya çalıştık. Görülmektedir ki, yeni bitki türlerinin ıslah edilmesi artan nüfuz ve kötüleşen çevre ile mücadelenin bir yönünü oluşturmaktadır. Yeni türlerin ıslahını teşvik için Türk hukukunda ve uluslararası hukukta ıslahçıya tekel hakkı tanınmıştır. Bu hakkın hukuken korunabilmesi için yeni bitkiye ilişkin tescil başvurularının gerçekleştirilmesi gerekecektir. Tescil sonrası dönemde de hükümsüzlük ve tecavüz davaları önem arz etmektedir. Özellikle, gerek idari süreçte gerekse de adli süreçlerde alanında uzman bilirkişilerin titiz ve güvenilir çalışmaları ile davalarda delillerin önceden tespiti büyük önem arz etmektedir.
Ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz:
Doğukan Berk Aksoy, LL.M.
Avukat | Marka Vekili | Patent Vekili
T: 0 (312) 969 09 63
Furkan Mert Özkaynak
Stajyer Avukat
[1] 11. HD., E. 2018/915 K. 2019/2716 T. 8.4.2019
[2] Cahit Suluk, Rauf Karasu ve Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku (5. Baskı, Seçkin Yayıncılık 2021) s. 356
[3] Suluk, Karasu, Nal, s. 357
[4] 11. HD., E. 2014/15213 K. 2015/633 T. 19.1.2015
[5] Suluk, Karasu, Nal, s. 357
[6] 11. HD., E. 2015/15709 K. 2016/9711 T. 20.12.2016
[7] 11. HD., E. 2020/1415 K. 2021/5375 T. 24.6.2021