Serimizin ikinci yazısı olan “Yazılım Yazı Serisi: 2- Bilgisayar Programlarının Telif Hakkı ile Korunan Unsurları” başlıklı yazımızda, bilgisayar programlarına ve bilgisayar programlarıyla ilgili diğer unsurlardan hangilerine telif hakkı koruması tanınacağını incelemiştik. Serimizin bu yazısında ise, genel olarak telif haklarını ve telif haklarının sağladığı korumayı inceleyeceğiz.
Bir Fikri Mülkiyet Hakkı Türü Olarak “Telif”
Telif hakkı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamında düzenlenmiş olup FSEK ile eser sahibinin mali ve manevi hakları ile diğer haklarını korumaktadır. Öncelikle, bir fikir ve sanat ürününün FSEK uyarınca eser olarak kabul edilebilmesi ve bunun sonucunda da telif korumasından faydalanabilmesi için, eserin aşağıdaki şartları sağlaması gerekmektedir:
Fikri bir çabanın ürünü olması: Eser sahibi tarafından, zihinsel bir çabanın ürünü olarak eserin meydana konulması gerekir.
Eser sahibinin hususiyetini taşıması: Hususiyet şartı, eserlerin diğer eserlerden ayırt edilebilmesini sağlar. Yargıtay tarafından bu şart, “orijinallik” gibi kavramlarla açıklanmaya çalışılmıştır[1].
Şekillenmiş olması: Eser sahibinin fikri dünyasından çıkmış ve üçüncü kişilerin objektif olarak algılayabileceği nitelikte olması gerekir.
Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi: Eser türleri FSEK’te sınırlı sayı ilkesiyle (numerus clausus) sıralanmıştır. Buna göre bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için “ilim ve edebiyat eserleri”, “musiki eserleri”, “güzel sanat eserleri” ve “sinema eserleri” türlerinden birisine girmesi gerekmektedir.
FSEK m. 2/1 uyarınca bilgisayar programları, “ilim ve edebiyat eserleri” grubu altında sayılmıştır. Bu kapsamda, yukarıda sayılan diğer şartları da sağlayan bilgisayar programları telif hakkı korumasından yararlanabilecektir. Yine bilgisayar programları ile oluşturulan başka bazı unsurlar, yukarıdaki şartları taşıması halinde, eser olarak kabul edilip, telif ile korunabilecektir.
Eser Sahibinin Hakları
FSEK m.13’te eser sahibine ait eserden doğan haklar düzenlenmiştir. FSEK m.8 uyarınca bir eserin sahibi, o eseri meydana getiren gerçek kişidir. Eserin oluşturulmasıyla birlikte eser sahibi, mali ve manevi haklara haiz olur. Bu hakların elde edilmesi için herhangi bir tescil zorunluluğu bulunmamaktadır.
Tüzel kişiler, örneğin şirketler ise kural olarak eser sahibi olamaz. Tüzel kişiler, eser sahibi olan gerçek kişiler, örneğin çalışanlar ile olan ilişkileri ya da bu kişiler ile yaptıkları sözleşmeler sayesinde doğrudan bu hakların sahibi olabilirler veya bunların yalnızca kullanım haklarını edinebilirler. İşveren ve çalışan, şirket ve organları (hissedarlar, müdürler, yönetim kurulu üyeleri) arasındaki durum, sipariş üzerine meydana getirilen eserler ve eserin birden fazla kişinin ortak çalışmasıyla meydana getirilmesi hallerinde eser sahipliğinin ve dolayısıyla haklarının durumunun ne olacağı sonraki yazılarımızda incelenecektir.
FSEK’te, eser sahibinin hakları, manevi haklar (m. 14-17) ve mali haklar (m.20-25) iki temel gruba ayrılmıştır. Kanunda bu gruplamanın dışında tutulan, aşağıda diğer haklar başlığı altında sayılan başka bazı haklar da eser sahibine tanımış durumdadır.
Söz konusu haklar, hak sahibine, eserle ilgili tasarruflarda bulunma yetkisi verdiği gibi, üçüncü kişilerin bu kapsamdaki fiillerini engelleme yetkisi de sağlamaktadır. Tanınan bu yetkiler, eserin bütünü ve parçaları bakımından uygulanabilecektir.
Eser Sahibinin Manevi Hakları:
Eser sahibi, eserden doğan manevi haklarını herkese karşı ileri sürebilmektedir. Manevi hakların, eser sahibinin kişiliğine sıkı sıkı bağlı olması sebebiyle, eser sahibi hayattayken veya öldükten sonra devredilmesi, feragat edilmesi ve sair hukuki işlemlere konu olması mümkün olmamaktadır.
FSEK m.14 ve 17’de manevi hakların çeşitleri düzenlenmiş olup aşağıdaki gibidir:
Kamuya sunma hakkı (umuma arz salahiyeti): Eser sahibinin eseri, kişisel çevresinin dışına çıktığı anda kamuya sunulmuş ve alenileşmiş kabul edilmektedir. FSEK m.14, bir eserin kamuya sunulup sunulmayacağını, sunulacağı zamanı ve sunumun tarzını belirleme hakkının münhasıran eser sahibine ait olduğunu düzenlemektedir. Ayrıca, eser sahibi daha önceden eserin kamuya sunulması için üçüncü bir kişiye yazılı olarak izin vermiş olsa bile, eserin kamuya sunulma veya yayımlanma tarzı, eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise, eser sahibi eserin gerek aslının gerekse işlenmiş şeklinin kamuya tanıtılmasını veya yayımlanmasını engellenebilecektir.[2] Eser sahibine sıkı sıkıya bağlı bu haktan sözleşmeyle vazgeçilememektedir.
Adın belirtilmesi hakkı (adın belirtilmesi salahiyeti): Eser sahibinin ortaya çıkardığı eser, onun şahsi çıkarlarını yansıttığından adın belirtilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, FSEK m.15’te eser sahibin, adını ya da takma adının, kamuya sunulan eserde belirtilip belirtilmeyeceği hususunda karar verme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Aksi kararlaştırılmadığı sürece, eser sahibinin adı sunulan eserde belirtilmelidir.
Eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı (eserde değişiklik yapılmasını menetmek): FSEK m.16, eser sahibinin izni olmadıkça eserde veya eser sahibinin adında kısaltma, ekleme ve buna benzer başka değiştirmeler yapılamayacağını düzenlemektedir. Eser sahibinin izniyle bir eseri işleyen veya çoğaltan kişi zorunlu hallerde eser üzerinde bazı değişiklikler yapmak durumunda kalabilmektedir. Bu hallerde eser sahibi yalnızca onur ve saygınlığını zedeleyen veya eserin mahiyetini ve özelliğini bozan değişiklikleri yasaklayabilmektedir.
Eser sahibinin malik ve zilyede karşı hakları: Bu haklar FSEK m. 17’de sayılmıştır. Eser sahibi, eserin aslına ulaşma hakkı vardır ve gerekli durumlarda, eserin aslını elinde bulunduran üçüncü kişiden, geçici bir süre için eserden yararlanmak amacıyla eseri talep edebilir. Aslın maliki, eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir, ancak eseri bozamaz ve yok edemez, eserinin sahibin, eserin tahrip edilmesini engelleme yetkisi bulunmaktadır. Eser sahibinin, malik ve zilyede karşı sahip olduğu bir diğer hak ise eseri sergileme hakkıdır. Eserin tek ve özgün olması durumunda, eser sahibi, kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla, koruma şartlarını yerine getirerek iade edilmek üzere, eseri malikten isteyebilmesini ifade eder. Görüldüğü üzere, eseri meydana getiren, eser sahibi ile, eserin üzerinde şekillendiği cismin maliki ya da onu elinde tutan kişi birbirinden farklı kişiler olabilir. Bu durumda, özellikle resim gibi, güzel sanat eserlerinin durumunda daha rahat anlaşılmaktadır.
Eser Sahibinin Mali Hakları:
FSEK m.20 uyarınca henüz alenileşmemiş, yani kamuya sunulmamış, bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Benzer şekilde, alenileşmiş bir eserden faydalanma hakkı, yine münhasıran eser sahibine aittir. Ancak alenileşen eser üzerindeki bu münhasır haklar, sınırlı sayı ilkesiyle (numerus clausus) sayılmıştır.
Mali haklardan bazıları üzerinde tasarrufta bulunulurken, diğerleri hakkında tasarrufta bulunmamak tercih edilebilir.
Eser sahibine ait mali haklar, FSEK m.21-25’te sayılmış olup aşağıdaki gibidir:
İşleme Hakkı: Bir eserden yararlanmak suretiyle yaratılan ve yararlanılan bu eserden bağımsız olmayan fikir ve sanat eserleri işleme eserlerdir. İşleme hakkı, eserin eser sahibinin özelliklerini hala taşıyacak şekilde, eserde değişiklik yapılması anlamına gelmektedir. İşleyen kişi, yalnızca eser sahibinin izin verdiği ölçüde işlediği eseri kullanabilecektir. Yani, işleme eserin yeni değerlendirmeleri için de bağımsız eser sahibinden izin alınması gerekmektedir.[3] Kendisine işleme hakkı tanınan kimse, kendisine tanınan hakka bağlı kalmak şartıyla, işlemeyi iktisaden değerlendirmek için gerekli mali haklara sahip olmaktadır.[4]
Çoğaltma Hakkı: Çoğaltma hakkı ile kastedilen, bir eserin herhangi bir şekilde kopyalanmasıdır. FSEK m. 22 uyarınca eserin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kaydedilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması çoğaltma hakkı kapsamındadır.
Yayma Hakkı: Eser sahibinin yayma hakkı FSEK m. 23’te düzenlenmiştir. Buna göre bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak münhasıran eser sahibine aittir.
Temsil Hakkı: FSEK m. 24 uyarınca eserin doğrudan doğruya (doğrudan temsil) yahut işaret, ses veya resim/görüntü nakline yarayan aletlerle kamuya açık yerlerde okunması, çalınması, oynatılması veya gösterilmesi gibi herhangi bir şekilde temsili suretiyle faydalanılması hakkı, eser sahibinindir. Yine temsilin kamuya sunulmak üzere gerçekleştirildiği yerden başka bir yere herhangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibinin temsil hakkı kapsamındadır. Doğrudan temsil dışında kalan haller, dolaylı temsil olarak kabul edilmektedir ve bu durum sonraki yazılarımızda inceleneceği üzere, hakların devri söz konusu olduğunda önem arz etmektedir.
Yayın ve Umuma İletim Hakkı: FSEK m. 25 uyarınca bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla (dijital olarak iletim de dahil olmak üzere) işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması yayın ve umuma iletim hakkıdır. Yayının telli veya telsiz araçlarla yayın yapan kuruluştan alınarak yeniden yayınlanması da bu hakkın kapsamına dahildir.
Eser Sahibinin Diğer Hakları:
Pay ve Takip Hakkı: FSEK m. 45 uyarınca mimari eserler hariç olmak üzere, güzel sanat eserlerinin asılları ile bu asılların özgün olduğu kabul edilen kopyaları her satışında, satış bedeli ile önceki satış bedeli arasında açık bir nispetsizlik bulunması halinde, bedel farkından münasip bir payın eser sahibine ödenmesi gerekir.
Vazgeçme Hakkı: FSEK m. 60 uyarınca, eser sahibi ya da mirasçıları, kendilerine kanunen tanınan mali haklardan, resmi senet düzenleyerek vazgeçebilirler. Senedin Resmî Gazete'de ilanıyla birlikte mali haklardan vazgeçilmiş olunur.
Cayma Hakkı: Cayma hakkı hem mali hem de manevi karakter taşımaktadır. FSEK m. 58 uyarınca mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse uygun bir zaman içinde haklarından gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Eser sahibinin cayma hakkını kullanabilmesi için karşı tarafa noter kanalıyla uygun bir süre vermekle yükümlüdür. Cayma hakkından önceden vazgeçme mümkün olamayacağı gibi, bu hakkın kullanımının iki yıldan uzun süreli yasaklanması şartı da hükümsüz sayılmaktadır.
Yazılım Yazı Serisinin Diğer Yazıları:
Ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz:
Doğukan Berk Aksoy, LL.M.
Avukat | Marka Vekili | Patent Vekili
T: +90 312 969 09 63
Evren Fırat Göklü
Avukat | Marka Vekili
Tuana Özbal
Avukat
[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.05.2000, E.3250, K. 4072 [2] Cahit Suluk, Rauf Karasu, Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s.83 [3] Suluk, Karasu, Nal, s.88 [4] Şener Dalyan, Bilgisayar Programlarının Fikri Hukukta Korunması, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Medeni Hukuk) Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara, 2008, s.154 (https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/37468/228066.pdf?sequence=1 erişim tarihi 07.04.2022)
댓글