top of page
Aksoy-IP-Logo.png

Yazılım Yazı Serisi: 1- Farklı Fikri Mülkiyet Hakları ile Korunabilmesi

Updated: May 24

Gittikçe hızlanan dijitalleşmenin etkisiyle, yazılım sektörünün önemi ve değeri her geçen gün artmaktadır. Artık birkaç senelik yazılım şirketleri, onlarca yıldır kurulu olan, yüzlerce, belki binlerce çalışana, fabrikalara sahip ama geleneksel olarak nitelendirebileceğimiz şirketlerden daha büyük değerlemelere ulaşabilmektedir.


Yazılımlar fikirsel ürünler olduğundan, bunların, esas olarak, sahibine tekel hakkı tanıyan fikri mülkiyet hakları ile korunacağı açıktır. Ancak bu korumanın tam olarak nasıl sağlanacağına dair tartışmalar bugün hala devam etmektedir. Konunun tartışmalı olduğu kadar kimi zaman karışık da olması, pratikte yapılan hukuksal hataları da arttırabilmektedir.


Konuyu bir nebze aydınlatmak amacıyla, konu hakkında önemli gördüğümüz bazı temel bilgileri olabildiğince kısa ve basit bir şekilde aktarabileceğimiz bir yazı dizisi başlatmaya karar verdik.


Bu ilk yazımızda, yazılımların hangi fikri mülkiyet hakkı türleri ile korunabileceği konusuna kısaca değineceğiz. Ancak önce, kavramsal bir açıklamaya yer vermek istiyoruz. Türk Hukuku’ndaki ilgili temel mevzuat olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (“SMK”) “yazılım” terimi hiç geçmemektedir. Bunun yerine, zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da aslında daha dar bir terim olan “bilgisayar programı” ifadesi kullanılmış durumdadır. Bilgisayar programı, FSEK’te “bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesi” olarak tanımlanmıştır. Mevzuatımızda tanımlanmayan yazılım ise, “donanım (hardware) olmayan her şey”[1] veya “donanımı çalıştıran yordamların, programlama dillerinin, belgelemelerin ve programların tümü”[2] olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla yazılımlar, bilgisayar programı dışında kalan, kullanım kılavuzları gibi başka unsurları da kapsayabilirler ve ancak bu gibi unsurlar bilgisayar programına tanınan hukuki korumadan yararlanamıyor olabilirler. Bu ayrıma rağmen yazı serimizde, biz de yazılım ve bilgisayar programı kavramlarını çoğu yerde birbirinin yerine kullanacağız. Bilgisayar programı kavramının dışında kalması sebebiyle hukuki koruma bakımından farklılık oluşturan hususlara ise, yeri geldikçe ayrıca değinmeye çalışacağız.


Bu genel açıklamalardan sonra konunun özüne geçebiliriz. Hukukumuzda fikri mülkiyet hakları bakımından kümülatif (çoklu) koruma ilkesi geçerli olduğundan, yazılımı oluşturan fikri ürünler şartlarını taşıması durumunda birbirinden farklı fikri mülkiyet hakkı türleri ile korunabilir.[3] Bunlar zaman zaman kesişir, zaman zaman ise birbirini tamamlarlar. Bunları şöyle sıralayabiliriz.


Telif:Yazılımlar hangi fikri mülkiyet hakkı ile korunacaktır?” sorusuna verilecek ilk cevap telif hakkı olacaktır. Öyle ki telif haklarını düzenleyen FSEK madde 2, bilgisayar programlarını “ilim ve edebiyat” eserleri arasında saymıştır. Bir bilgisayar programının telif hakkı ile korunması için hususiyet taşıması yeterlidir. Kural olarak, telif haklarının doğumu için herhangi bir tescil işlemi gerekmemektedir. Koruma fikri ürünün yani bilgisayar programının oluşturulması ile kendiliğinden başlayacaktır. Telif hakkı ile korunan esas unsur kaynak kodudur. Telif hakkı sayesinde bu kod kopyalanamayacak, ilgili bilgisayar programları izinsiz kullanılamayacaktır. Ayrıca, bilgisayar programı ile ilişkili veya onun sayesinde oluşturulan başka bir eserin oluşturulması söz konusu olabilir ve bu eserin de telif hakkı ile korunması gündeme gelebilir. Örneğin, bir bilgisayar oyunundaki grafiklerin ve oyunda anlatılan hikâyenin de telif hakkı ile korunması mümkün olabilecektir. Yazı serimizin sonraki yazılarında ağırlık olarak telif hakkı koruması üzerinde duracağız.


Patent: Patent hakkı buluşları korur. SMK 82. maddesinin 2. fıkrasında bilgisayar programları, açıkça buluş niteliğinde sayılmayan ve dolayısıyla patentlenemeyecek konular arasında sayılmıştır. Ancak Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Patent Sözleşmesi’ne (European Patent Convention) göre, “teknik etki” gösteren bilgisayar programları bu kuralın dışında tutulmuştur. Teknik etki şartının ve patent koruması için gerekli diğer şartların, yani yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirlik şartlarının sağlanması durumunda, “bilgisayar tabanlı buluşlara” da patent koruması sağlanabilmektedir. Patent koruması tescil ile sağlanır. Üzerinde tartışmaların devam ettiği bu konuyu sonraki yazılarımızda detaylı olarak incelemeyi planlıyoruz.


Tasarım: Tasarım hakkı görünümü korur. Yeni ve ayırt edici olarak görünümler, SMK kapsamında tasarım olarak korunmaya elverişlidir. Hem üç boyutlu hem de iki boyutlu tasarımlar korunabilir. SMK madde 55 gereği, ürün olarak kabul edilmediğinden, bilgisayar programının kendisini tasarım olarak korumak mümkün değildir. Ancak, bilgisayar programları ile bağlantılı olan görsellerin, örneğin grafiksel kullanıcı arayüzlerinin, ekran görüntülerinin, masaüstü simgelerinin, oyun karakterlerinin tasarım olarak korunabilmesi mümkündür. Tasarım koruması, kural olarak, tescil ile sağlanır. Tasarım tescili ile alakalı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.


Marka: Marka, işletmelerin mal ve hizmetlerini birbirinden ayırmasına yarayan kelimeler ve şekiller dahil her türlü işaret olarak tanımlanabilir. Yazılım şirketleri de çoğu zaman yazılım ve bilgisayar programlarını isim ve işaretlerden oluşan markalar aracılığı ile pazara sunarlar; Microsoft Office yazılımının, Word, Excel ve Powerpoint programlarının ismi ve bunların logoları gibi. Bunlar şirketin ticaret unvanından oluşan bir isim olabileceği gibi, tamamen özgün şekilde yaratılmış isim ve işaretler de olabilirler. Markanın tanıtım, reklam ve kalite gösterme gibi işlevleri bulunmaktadır. Dolayısıyla, yazılım şirketinin ve onun ürünlerinin başarısında marka koruması da çok önemli bir işleve sahiptir. Hatta bazen markanın sağladığı güven ve etki tüketicinin satın alma tercihlerinde ürünün kendisinin önüne geçebilir. Marka koruması kural olarak, tescil ile sağlanır. Marka tescili ile alakalı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.


Ticari Sır ve Haksız Rekabet: Haksız rekabet hükümleri ile korunan ticari sırlar da fikri mülkiyet kavramına dahil edilmektedir. Haksız rekabet, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 54. maddesinde “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmıştır. TTK’nın 55. maddesinde ise, haksız rekabet oluşturan bazı davranışlar sayılmıştır. Aynı maddenin 1. fıkrasının c ve d bentleri uyarınca, başkalarının ticari sırlarından yetkisiz bir biçimde yararlanılmasının ve bunların ifşa edilmesinin haksız rekabet oluşturacağı söylenebilir. Kamuya açık olmayan ve sahibinin gizli tutma iradesinde olduğu her şey ticari sır kapsamına girebilir. Yazılımlar söz konusu olduğunda kodlar, veriler, süreçler, notlar gibi birçok unsur ticari sır kapsamında değerlendirilebilir. Dolayısıyla, yazılımlara ilişkin ticari sırların, telif gibi fikri mülkiyet korumalarının yanında, TTK’nın haksız rekabet hükümlerine göre de korunabileceği söylenebilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, ticari sırların haricinde diğer fikri mülkiyet hakları kapsamında korunabilecek unsurların da TTK madde 54’teki tanım kapsamına girdiği ölçüde haksız rekabet hükümlerinden de faydalanabilir.


Bir yazılım şirketinin en büyük varlığı, kuşkusuz, ortaya çıkarttığı ürün olan yazılımlarıdır. Ancak özellikle yazılım söz konusu olduğunda bu değere, ancak yazılımın fikri mülkiyet hakları ile tam ve doğru olarak korunması ile ulaşılabilecektir. Ancak, yukarıda kısaca göstermeye çalıştığımız üzere, yazılımların hukuken nasıl korunacağı, farklı açılardan ele alınması gereken bir meseledir. Farklı türdeki fikri mülkiyet hakları, yazılımın farklı unsurlarını koruyor olabilirler. Bu sebeple yazılım şirketleri konuya geniş bir bakış açısı ile yaklaşmalı, planlayarak ilerlemelidirler.


Marka, patent veya tasarımlar söz konusu olduğunda Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki tescil işlemlerinin düzgün bir şekilde yürütüldüğünden emin olunmalıdır. Ticari sırlar söz konusu olduğunda, bunların sır olarak kalması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Şirketin üçüncü kişiler ve hatta kendi çalışanları ve yöneticileri ile olan sözleşmesel ilişkilerinde telif hakları meselesi çok açık bir şekilde düzenlenmelidir.


Yazılım Yazı Serisinin Diğer Yazıları:


Ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz:

Doğukan Berk Aksoy, LL.M. Avukat | Marka Vekili | Patent Vekili E: dogukan.aksoy@aksoy-ip.com T: +90 312 969 09 63 Evren Fırat Göklü Avukat | Marka Vekili E: firat.goklu@aksoy-ip.com


Tuana Özbal Avukat E: tuana.ozbal@aksoy-ip.com

[1] Mustafa Aksu, Bilgisayar Programlarının Fikri Mülkiyet Hukukunda Korunması, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.43 (Alıntılandığı yer Tuğba Akdemir Kamalı, Fikri Hukuk Kapsamında Bilgisayar Programlarındaki Değişikliklerin Sonuçları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s.84). [2] Şafak N. Erel, “Fikrî Hukukta Bilgisayar Programlarının Korunması”, Prof. Dr. İlhan Öztırak’a Armağan, AÜSBFD, C. 49, S. 1-2, Ocak Haziran 1994, s. 142. (Alıntılandığı yer Pelin Özkaya, Refik Samet, Yazılım Ürünlerinin Telif Hukuku Kapsamında Korunması, Uluslararası Bilgi Güvenliği Mühendisliği Dergisi, Cilt:6, No:1, s:20) <https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1194041> erişim tarihi 08.09.2021. [3] Cahit Suluk, Rauf Karasu, Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, s.21.

Recent Posts

See All
bottom of page